22 Mart 2010 Pazartesi

Gülümse..

Ciğerlerine yavaşça
sıvı doluyor.

Her nefesinde boğulacak gibi oluyorsun.

Ama olmuyor.

Her nefesin sana acı veriyor.

Bu çok yavaş,...

...ağrılı ve...

acı verici olacak.

(House M.D S3E3)










Biz yanarken bazıları söner. Geçmişten kurtulamaz. Kırgın bedeni elinden tutucak kişiler beklerken, karşısındaki gülümseyerek onu özlediğinden bahseder. Çok karışır. Çözen bulamaz. Zamanı sorgular, yargılar. Kızarak. “Çok hızlısın, çok acımasız ve umursamazsın” der.


Nasıl doğacağımıza

karar veremeyiz.

Ve nasıl öleceğimize de

karar veremeyiz

Dünyaya düşmüşüz bir şekilde. Aşık olmuşuz. Acı çekmek kolaymış. Alışmışız. Rüya olduğunu bir türlü görememişiz yaşadıklarımızın. Sevdiklerimizden hep uzaklaşmışız. Onlar ellerini uzatmış, biz yokmuşuz; biz elimizi uzatmışız onlar yok olmuş. Ruhumuzu sürekli aldatanlara inat. Gülümsemeyi öğrendiğimizi herkese göstermeye çalışmışız. İçimizdeki acılara inat, kaçmadan, yorulmadan; idam koltuğumuzu parlatan kişilere gülümsemişiz.


Olsun demekte zor artık. Çünkü büyüdük. Çocuk düşlerimiz yok artık. Sen bir şeyi düşünürken, sen birini önemserken o sadece seni yargılayıp ceza verme telaşı içinde. Hepimiz böyleyiz. İnsanları ufak şeyler için kırıyoruz, duygularını görmezden geliyoruz. Onları ne kadar üzebiliriz diye uğraşıyoruz. İsteyerek ya da istemeyerek. Aslında istemeyerek. Çünkü artık bu ruhumuza yapışmış. Bunun farkında değiliz. İnsanları reddediyoruz. Onları hiç dinlemeden, yolumuzdan çekiyoruz. Bir insan bizden daha fazla üzülürse ben ondan mutlu, sevecen ve gülümser vaziyette olurum. İnsanları daha kolay etkileyebilirim düşüncesi içine girdik.


Olsun demekte zor artık. Çünkü büyüdük. Çocuk düşlerimiz yok artık. Toprak gibi kokuyo artık nefesimiz yalanlardan. Herkes yalan söylüyo. Artık bu doğamızda. Yalansız yaşıyamıyosun. Yalan varsa her zaman bir kaçış yolun var. Ama farket, bir cesede dönüşüyosun. Değerlerini yitiriyosun. Kork artık insanlara zarar vermekten. Bir tek sen yoksun ki şu hayatta ve bu yüzden sadece kendi duygularını düşünerek hareket etmen ne kadar alçakgönüllü bi davranış? Aramızda hala bazıları mutlu olsun diye kendini üzen insanlar var. Bunlar sence senden değersiz insanlar mı? O senden daha çok mutlu olmayı hakediyo. Çünkü o yaşıyo, çünkü o sadece kendi için değil, sadece kendinden başkasının saf ve naif bir gülümsemesi için değerlerini yitiriyo. Birazda sen üzül. Zaten hep üzgün olduğunu söylüyceksin bana dimi? Evet, hep üzgünsün. Sebebi sence ne olabilir? Tabikide benim, senin ve onların sadece kendini düşünerek insanlara yaklaşması ve bunu doğal seleksyon gibi bi seçilim olayına dönüştürmemiz. Sen, ben ve onlar tekrar düşünüp bu alışkanlıktan vazgeçersek; sen, ben insanları üzmeyiz ve onlarda bizi üzmez. Hadi, sadece birinin gülümsemesi için bir şey yap. Bencil davranmadan. Kendin mutlu olmaya çalışmadan ve karşılık beklemeden. Sadece gülümset. Ruhundaki farklılığı o an hissediceksin. Bir cesetten farkını o an anlıycaksın.




Peki bizi üzenler cezasız mı kalıcak? Tabikide hayır. Cezasız kalmadılar zaten. Sen onları üzdüğünde, birileride onları üzdü ya da tam tersi. Onlar birisini üzdüğünde, sende birisini üzdün. Herkes yeterince acı çekmedi mi?

Hiç yorum yok: