9 Haziran 2012 Cumartesi
29 Mart 2010 Pazartesi
İnsan olmak! Yetmedi...
İnsanlar napmış?
İnsan kadar hayvanı yok.
İnsanlar n’olmuş?
Gitmeleri için bi sebep vermek.
Artık sanırım git demek.
Yağmuru severdi kalbim aslında.
Ama hiç bir şey yağmurlar kadar çok şey götürmedi benden.
Kalbim dedim.
Olmadı.
Ruhum dedim.
Olmadı.
Asaf gibi istediğin yalan olsun al dedim.
Düzinelerce yalan yığdım kapısına.
Olmadı.
İşte bu noktada, sanırım bir değerim kalmadı.
İnsan olmak!
Yetmedi...
Ben sadece onun çilek kokan nefesiyle avunurken.
O beni hiç anlayamadı.
Nefret ederek tükettiğim şeyin dahi dumanında sülietine rastlar,
Rüyamda onu görmemek için uyumamaya çırpınırken,
O bunu hiç bilmedi.
Aşk kadar tatlı, aşk kadar acıydı her şey.
Renkler çok canlıydı o zamanlar..
Böyle siyah beyaza talim değildi hayatım.
Gride olamazken.
Pek bi kabaydı sözler.
İnsan olmak!
Yetmedi...
O bir yudum suya hasretken,
Ben ona denizler vaad ettim.
Olmadı.
Kollarımı açtım iki yana...
Seni 1211 kere kollarımı açarak özledim dedim.
Olmadı.
Gülümsemeyi çok severdi.
Bende, belki benim gülümsettiğim bi kişi onuda gülümsetir diye,
Herkesi gülümsetmeyi çok severdim.
Üzgünüm...
İnsan olmak!
Yetmedi...
22 Mart 2010 Pazartesi
Gülümse..
sıvı doluyor.
Her nefesinde boğulacak gibi oluyorsun.
Ama olmuyor.
Her nefesin sana acı veriyor.
Bu çok yavaş,...
...ağrılı ve...
acı verici olacak.
(House M.D S3E3)
Biz yanarken bazıları söner. Geçmişten kurtulamaz. Kırgın bedeni elinden tutucak kişiler beklerken, karşısındaki gülümseyerek onu özlediğinden bahseder. Çok karışır. Çözen bulamaz. Zamanı sorgular, yargılar. Kızarak. “Çok hızlısın, çok acımasız ve umursamazsın” der.
Nasıl doğacağımıza
karar veremeyiz.
Ve nasıl öleceğimize de
Dünyaya düşmüşüz bir şekilde. Aşık olmuşuz. Acı çekmek kolaymış. Alışmışız. Rüya olduğunu bir türlü görememişiz yaşadıklarımızın. Sevdiklerimizden hep uzaklaşmışız. Onlar ellerini uzatmış, biz yokmuşuz; biz elimizi uzatmışız onlar yok olmuş. Ruhumuzu sürekli aldatanlara inat. Gülümsemeyi öğrendiğimizi herkese göstermeye çalışmışız. İçimizdeki acılara inat, kaçmadan, yorulmadan; idam koltuğumuzu parlatan kişilere gülümsemişiz.
Olsun demekte zor artık. Çünkü büyüdük. Çocuk düşlerimiz yok artık. Sen bir şeyi düşünürken, sen birini önemserken o sadece seni yargılayıp ceza verme telaşı içinde. Hepimiz böyleyiz. İnsanları ufak şeyler için kırıyoruz, duygularını görmezden geliyoruz. Onları ne kadar üzebiliriz diye uğraşıyoruz. İsteyerek ya da istemeyerek. Aslında istemeyerek. Çünkü artık bu ruhumuza yapışmış. Bunun farkında değiliz. İnsanları reddediyoruz. Onları hiç dinlemeden, yolumuzdan çekiyoruz. Bir insan bizden daha fazla üzülürse ben ondan mutlu, sevecen ve gülümser vaziyette olurum. İnsanları daha kolay etkileyebilirim düşüncesi içine girdik.
Olsun demekte zor artık. Çünkü büyüdük. Çocuk düşlerimiz yok artık. Toprak gibi kokuyo artık nefesimiz yalanlardan. Herkes yalan söylüyo. Artık bu doğamızda. Yalansız yaşıyamıyosun. Yalan varsa her zaman bir kaçış yolun var. Ama farket, bir cesede dönüşüyosun. Değerlerini yitiriyosun. Kork artık insanlara zarar vermekten. Bir tek sen yoksun ki şu hayatta ve bu yüzden sadece kendi duygularını düşünerek hareket etmen ne kadar alçakgönüllü bi davranış? Aramızda hala bazıları mutlu olsun diye kendini üzen insanlar var. Bunlar sence senden değersiz insanlar mı? O senden daha çok mutlu olmayı hakediyo. Çünkü o yaşıyo, çünkü o sadece kendi için değil, sadece kendinden başkasının saf ve naif bir gülümsemesi için değerlerini yitiriyo. Birazda sen üzül. Zaten hep üzgün olduğunu söylüyceksin bana dimi? Evet, hep üzgünsün. Sebebi sence ne olabilir? Tabikide benim, senin ve onların sadece kendini düşünerek insanlara yaklaşması ve bunu doğal seleksyon gibi bi seçilim olayına dönüştürmemiz. Sen, ben ve onlar tekrar düşünüp bu alışkanlıktan vazgeçersek; sen, ben insanları üzmeyiz ve onlarda bizi üzmez. Hadi, sadece birinin gülümsemesi için bir şey yap. Bencil davranmadan. Kendin mutlu olmaya çalışmadan ve karşılık beklemeden. Sadece gülümset. Ruhundaki farklılığı o an hissediceksin. Bir cesetten farkını o an anlıycaksın.
Peki bizi üzenler cezasız mı kalıcak? Tabikide hayır. Cezasız kalmadılar zaten. Sen onları üzdüğünde, birileride onları üzdü ya da tam tersi. Onlar birisini üzdüğünde, sende birisini üzdün. Herkes yeterince acı çekmedi mi?
15 Mart 2010 Pazartesi
Denemeden Kaybedemezsin
Indiana Jones
"Raiders Of The Lost Ark"
Acı çekiyosunuz. Evet. Tanrı'nın size elini uzatmadığını düşündüğünüz her gün acı çekiyosunuz. Çıkmak için bi kapı arıyosunuz. Fakat siz canlı bir organizmasınız. Tek çözüm insanlığın tek açığı olan ölüm. Bu da kesinlikle kolay elde edilebilen bir şey değil. Çünkü her insan her şeyden nefret etse bile kendini sever. Kendine zarar vermekten kaçınır.
Her şeyi bi kenarıya bıraktığımizda kendimizide zaman bırakıyoruz. Limelight filminde Calvero'nun dediği gibi. "Zaman en iyi yazardır. Her zaman mükemmel sonu yazar." aslında ilginç olansa bizim olduğunu düşündüğümüz hiç bir şeyi aslında bizim kontrol etmiyo oluşumuzdur.
Bunu yaşayan arkadaşlarımı görüğüm için bu konuda örnek vermekten kaçınmıycam. ÖSS denilen sistemde bi kobaysınız. Umutlara sahipsiniz ve hedeflere. Bu gerkenten çok güzel bir şey. Saçmada olsa bir sistemin size hayatta bi amacınız olduğunu hissettirmesi sizi asla boşlukta olmayıp mükemmeliyeti yaşıycakmışsınız hissi yaratıyor. Bu hedef, amaç ve umut uğruna gerçekten çok çabalıyosunuz.(except for me) Gerçekten bu çaba sonucunda iyi bir puan alıyosunuz. Kendinizi o kadar odaklamışsınız ki hedefinize umudunuzdan yüksek bi puan çıkıyo geliyo karşınıza. İstediğiniz bölüm 345 puan fakat siz 360 almışsınız. Bu gerçekten mükemmel bir şey. Bölümünüze belkide 1. girip havanızı atabilirsiniz. Ama biz napıyoruz. Puanımız heba olmasın diye tüm umut ve hayallerimizden feragat edip puanımıza ucu ucuna yeten bi bölüm yazıyoruz. En yakın arkadaşım 345 puanlı otomotiv mühendisliğini isterken, elindekilere sahipken bi anda elindekiler ona sahip oluverdi ve şu anda tıp okuyo. Bu kötü bir şey değil tabikide ama umutlarımızın, hayallerimizin peşinden gitmek yerine toplumda her zaman bizi üst seviyelere çıkarıcana inandığımız şeyleri yapıyoruz.
Bu hayatta önemli olan ne umduğunuz ya da ne hakettiginiz değil, önemli olan ne aldığınız... Biz hiç üzerimize düşeni yapmasakta size göre düzen bizi eğiticek ve bize olmamız ya da almamız gereken şeyi vericektir. Hayır. Düzeni biz oluşturmalıyız ki büyüyebilelim. Sorumluluk duygumuz gelişsin ve gelecek nesile gerçekten yetiştirebiliceğimiz bireylerle devam edelim.
Biz gözlerimizi kapatıyoruz sürekli. Gözlerimiz kapanınca dünya yok olmuyor ki. Hislerimizi, umutlarımızı, amaçlarımızı hiç bir zaman dışlamadan yaşarsak, bazı şeyleri sırf yapmak için, onun sana ne kadar zevk verebiliceğini öğrenmek için yaparsak zevk almaya başlıyoruz hayattan. Her adımından önce karar alırsan, her kararından sonra ileri ya da geri bi adım gerekir. Yerinde kalıp sadece düşünmeli bazen insan. Yalnız, çaresiz, garip gözükmeli ki. Dışarıdakiler seni çözmek için çaba harcasınlar. Basitsen zaten acizsin... Dene ve değiştir.. Denemeden kaybedemezsin.
14 Şubat 2010 Pazar
Üretim Hatası...
Hayatın başlangıcı kafadan yanlış değilmi.. çıktığımız yeri seçme şansın yok.. Aynı delik tipi yerden çıkmamıza rağmen kardeş değiliz.. Tanımadığımız iki kişinin bir kaç dakikalık zevklerinin mahsülleriyiz.. Sonradan onları tanıyoruz.. Zorunlu oldukları için bize gösterdikleri emek dolayısıyla onlara karşı biriktirdiğimiz minnettarlık onlara bağlanmamıza sebep oluyo.. :)
Pin Up - "Üretim Hatası"
Yükleyen musicplay. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.
Olmaya çalıştığımız tarzlar benzer.. Hep isteklerimiz iyi bi aşk, iyi iş, bol para ve Amerikan filmlerindeki gibi bir ev.. :)Daha buna artısı olanlarda var ama bu kadarı herkese yeter gibi gözüküyo.. Önümüze çıkan kaygılar hep anlıyamasakta aynı..
Yapaylık sarmış her tarafımızı.. Değişmekten korkuyoruz.. Alışkanlıklarımızı değiştiremiyoruz.. Aynı kalıp üzerine yazılmış sayfalar hoşmuza gidiyor.. Hayal kuruyoruz.. Ama uğruna çabalamıyoruz.. Çünkü hayal kurmak bedava..
Kendimle konuşmaya çalışsa insan neler dökar acaba içinden.. Aynada yaptığımız gibi değil ama.. Sadece kendini pohpohlamak için değil.. Dürüstçe kendinle yüzleşmek için.. Bi denesem neler dökerim buraya.. Sanırım Nefes-Yorgun parçası benimle konuştu biraz önce..
Nefes "Yorgun"
Yükleyen musicplay. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.
yalniz kalkmak istedin bak yalnizsın
pisman olmak içinse çok yaslisin
uzaklasmak istedin,
uzaktasin
tekrar sevmek içinse bambaskasin..
birak artik kndini suçlama
zaten yorgunsun
yeter artik aglama
dayanamam ben sana
daha fazla kalbini zorlama..
zaten yorgunsun..
yeter artik, aglama
dayanamam ben sana..
yalniz kalmak istedin bak yalnizsin
mutlu olmak içinse yanls yoldasin
bu sen degilsin
çok farklisin.
Yüzüne uymayan bir maske takmissin..
Birak artik kendini suçlama
Zaten yorgunsun
Yeter artik, aglama
Dayanamam ben sana..
Daha fazla kalbini zorlama
Zaten yorgunsun
Yeter artik aglama ..
Dayanamam ben sana.
Üzdün, kirdin, tek basina kaldin
kim bakacak sana?
Yanlis yaptin bak bensiz kaldin
Dayanamam ben sana
[Birak artik kendini
Zaten yorgunsun
Yeter artik
Dayanamam ben sana..]
31 Ocak 2010 Pazar
Hayatı Anlamak
Bekliyosun.. Sanki zaman kazanırcasına bir fırt daha çekiyosun sigarandan.. Bir kaç saniyeliğine atıyosun o büyük sorumluluk korkusunu omuzlarından.. Ama dedim ya.. Bir kaç saniye..
Geride kalanlar var.. Sana gitme derken gözlerinde yaş olanlar.. Kazık yemediklerin.. Kazık yiyip hala sevdiklerin var.. İnsanlara hiç güvenin yok artık.. Yavaş yavaş hayat sana yalnızlığını hissettiryo.. Pek çok defa kullanıldığını görüyosun, farkediyosun.. Ama artık bu hoşuna gitmeye başlıyo.. Çünkü yapıcak daha iyi bi alternatifin yok.. Kendini hayattan soyutlamışsın.. Bir şeyler üretmiyosun.. Sadece yaşıyosun.. İhtiyacın olmayan şeyler kullanıyo, alıyo ve tüketiyosun..(alıntı cümle:Tunç Kılınç)
Artık ne olduğunun.. Nasıl olduğunun farkında olmadığın pek çok olay gerçekleşiyo çevrende.. Sen nasıl bu hale geldin.. Nasıl bu kadar değer kaybettin.. (Hiç değer kazandın mı o da ayrı bi konu tabiki.. Pohpohlanmak değer oldu mu ki hiç..)
Büyürken tanışman gereken en büyük sorun para.. Bir şekilde bu sorunuda çözüyosun.. Biraz zamanını alabilir tabiki..
Artık kendinden korkuyosun.. Yaptıklarından, yapıcaklarından, atıcağın birkaç adımın neye mal olucanı düşünmeden edemiyosun.. Gerçekten korkuyosun.. Yitirdiklerine yeniden kavuşmak istiyosun ama yitirdiklerin sanki hiç değişmemiş gibi düşünerek bu işe girişiyosun.. Arkana baktığındaysa tam bi hayal kırıklığı yaşıyosun.. Çünkü sen onlar mutlu diye onlardan uzaklaşmıştın.. Öyle düşünüyordun.. Bir bakmışsın ki bencillikle suçlanıyosun.. Tek yaptığın kendini mutlu etmek gibi gözüküyo..
Sigarandan bir nefes daha alıyosun.. Hayatından geçen ilişkiler geliyo gözünün önüne.. pek çoğu bi aralar merkezinden şimdi isimlerini unutmuşsun.. Hayat bu kadar mı kadersiz davrandı sana.. O eşşek kadar gösterdiği yanlışları (çünkü onlar öyle der.. yaptığın yanlış hep büyüktür..) sen hiç mi görmedin.. Kör oluşun gençliktendi biliyorsun ama artık olgunlaştım diyemiyosun çünkü onların ön yargıları var.. Artık seninle mutlu olamıycaklarını düşünüyorlar çünkü sen onları üzdün..
Büyüyosun..
Dengesizce ve kimseye sormadan.. Neden sadece yalnız başına büyür gibi yaparak kendini kandırıyosun.. Neden durmadan böyle yapıyosun.. Hayatını hep kişisel düşüncelerinle neden boğuyosun.. Neden hep kendi problemlerin varmış gibi yaklaşıyosun insanlara.. İşte bencilsin.. Onlar haklılar.. Onlar her dediklerinde hiç düşünmeden söylediler bunu çünkü onlar tamamen tarafsızdılar..
Herkes bazı şeylerin değişmesine ihtiyaç duyar.. Herkes korkularla yaşar..
Sadece önemli olan kısım.. Bence.. Bunları nasıl yaşadığımız..
Kim bilir neler neler
Geçti başından
Kimse böyle yalnız olamaz…
Anlat birer birer
Tut ellerimden
Kimse böyle küskün olamaz
Çizgi çizgi yüzünde
Gölgeli gözlerinde
Ağır sessizliğinde
Neler neler var
Ne hikayeler var…
Her bahar öncesinde
Kardelene dönüşmeyi
Kopmayı koparılmayı anlat
Karanlıkla dans etmeyi
Sonra ölüme yatmayı
Kahpe dünyayı anlat
Anlaaaat..
Titreyen çenemde
Dünya devrilmiş
Kimse böyle üzgün olamaz
Gözlerin dolu dolu
Hayatın da öyle
Kimse böyle yorgun olamaz
Hep göz pınarında
Duran o göz yaşında
Akmaya hazırlanan
Neler neler var
Ne hikayeler var
Her bahar öncesinde
Kardelene dönüşmeyi
Kopmayı koparılmayı anlat
Karanlıkla dans etmeyi
Sonra ölüme yatmayı
Kahpe dünyayı anlat
Anlaaat…
Uzaklara dalıp gitme
Gözlerin de dolmasın
20 Mayıs 2008 Salı
YIKIN HEYKELLERİMİ
YIKIN HEYKELLERİMİ
Ey milletim
Ben Mustafa Kemal'im
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim
Hala en hakiki mürşit değilse ilim
Kurusun damağım dilim
Özür dilerim
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
Özgürlük hala
En yüce değer
Değilse eğer
Prangalı kalsın diyorsanız köleler
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
Yoksa cağdaş medeniyetin bir anlamı
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı
Bas tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
Yetmediyse acısı şiddetin savaşın
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh dünyada barisin
Eğer varsa ödülü silahlanmayla yarisin
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
Özlediyseniz fesi peçeyi
Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi
Hala medet umuyorsanız
Şıhtan şeyhten dervişten
Şifa buluyorsanız
Muskadan üfürükçüden
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
Eşit olmasın diyorsanız kadınla erkek
Kara çarşafa girsin diyorsanız
Yobazın gazabından ürkerek
Diyorsanız ki okumasın
Kadınımız kızımız
Budur bizim alın yazımız
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
Fazla geldiyse size
Hürriyet cumhuriyet
Özlemini çekiyorsanız
Saltanatın sultanın
Hala önemini anlayamadıysanız
Millet olmanın
Kul olun
Ümmet kalın
Fetvasını bekleyin sayhül islamın
Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi
RAHAT BIRAKIN BENI
Süleyman Apaydın